Sofya,
Bizi yırtık gazete
küpürlerinden,
90’ların Türkiyesi’nden,
Islak kuyu
duvarlarından,
Medrese-i Yusufiyye
demirlerinden,
Ve en çok da
gözlerimizden tanıyorlar.
Bir kerecik başını
omzuma koy Sofya,
Erkek gibi ağlayalım
bir kerecik,
Bir kerecik hayalin ve
vehmin elinden kurtulalım,
Şeytanlar ölsün bir
kerecik.
Beni yıldırımlı bir
gecenin sabahında buldular,
Cebimden hırpalanmış
kağıtlar çıktı, biraz adam olma telaşı,
Biraz öfke, biraz umut,
biraz yorgunluk.
Biliyorum seni ancak
ellerim verebilir bana,
Dokunsan külden bir
heykel gibi devrilecek karanlık.
Ne yaptıysam beni
yıldırımlı bir gecenin sabahında buldular Sofya,
Üstümde gömleğim
yırtık, yüzümde bitmemiş şarkılar,
Cebimden resmin çıktı
Sofya, çöplükten martılar.
Ne derlerse haklılar
Sofya,
Ne derlerse haklılar.
Bölünmeli bütünler,
tümden gelinmeli bu dünyada,
Biraz sohbet edip
dağılmalıyız akşamları,
Var olabilmek için
kıran döken insanlar olmalıyız.
Farkında mısın nutfeler
artık çabuk büyüyor Sofya,
Herkesin bir tahtı var,
şartı var, andı var.
Bir kerecik, bir
kerecik başını omzuma koy Sofya,
Erkek gibi ağlayalım
unuttuklarımız için,
Çirkine çirkin diyelim
çirkin olduğu için.
Sofya,
Çarpışmış trenler gibi
hasarlıyız,
Yıkılsa şu istinat
duvarları, cebimden sen çıksan,
Israrla başım belada,
bu soluduğumuz hava değil.
Bu soğumuş dünyada
gözlerin bir heva değil.
Bir kerecik başını
omzuma koy Sofya,
Erkek gibi ağlayalım
bir kerecik.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder