23 Nisan 2023 Pazar

Anlatacak Bir Şeyim Yok

Olmuyor,

Kurtulmuyor siyahtan gece

Ne bir kuşun kanadından su damlıyor

Ne içimde anneler ölüyor nice.

 

Olmuyor,

Sıtma nöbetleri geçiyor babalar vurulmuyor,

Eskimiyor düşmanlık, bir fırsat bulup dudaklarını öpmüyorum.

Bir yerinde yepis yeni bir kale kurulmuyor,

Düşmüyor gökten ay, şafaktan ufuk sökülmüyor.

Bir türlü gelmiyor melekler içinden bir melek,

Dünya durmuyor.

Fıtratımdan mıdır, düştüm kalkamıyorum,

Kalkamıyorum dizlerimde güç yok.

Seni de öldürdüler, öldü herkes biliyorum.

Ama olmuyor sabah bir türlü gelmiyor.

Derin ve soluksuz bir fırtınaydı eksilen,

Şimdi her şey dağınık, her yerden bozuk paralar çıkıyor.

Seni de içimde tüm ölü kız çocukları gibi gömsem diyorum.

Olmuyor, toprak kabul etmiyor.

Kırmızıyı çok sev, gri bir ceket çekip üstüne kaybol şu karanlıkta,

Var git yoluna, git gidebilecek ne kadar yolun varsa.

Ben sakallarımdaki beyazlardan utanıyorum,

Kimseye bir şarkı yazmamış gibi üşüyorum.

Sanki sevmek kimseye bir güç veremezmiş gibi.

Sıkıldım begonyaların begonvilden ne farkı var diye araştırmaktan.

En güzeli papatya fal bile bakıyor.

Ama olmuyor.

Seviyor, sevmiyor…

 

Olmuyor,

Hiçbir matematiğe oturmuyor kurulan düşler,

Kimse eve gelirken sıcak ekmek almıyor.

Çocuklar sanki hiç büyümüyor.

Toprak artık kokmuyor.

İçimdeki düşman ne karanlıklarını alıp gidiyor,

Ne ben direnmekten vaz geçebiliyorum.

Çünkü olmuyor,

Ben ölmüyorum, o ölmüyor.

Bir saklı sır gibi kimse kimseye bakmıyor,

Ben bu çağa alışamıyorum,

Çağ beni kapıdan içeri almıyor.

Alıp başımı gitsem diyorum,

Ne kadar sığ ne kadar sıradan.

Herkes aynı şeyi yapar oğlum tüm korkaklar.

Ama olmuyor, cesaret beş kuruş etmiyor.

 

Bu düşman tanklarından kimse inmiyor,

Ne bir haber geliyor sevgiliden,

Ne bir bekleyeni var kimsenin.

Benim aldığıma soluk deniyor,

Buna hayatta kalmak,

Ama kimse sahiden yaşamıyor.

Çünkü olmuyor,

Çıkartıp gönlümüzü kumar masalarına vurduk,

Bunu yapana fark eder mi kaybetmek ya da kazanmak.

Daha ilk golü yediğimiz an kaybettik.

Annesi ölmeyenin kalbi sağlam atmıyor.

Durmuyor duraklarda o bilindik otobüsler,

Kız çocukları okula gidene kadar yarışmıyor.

Beni de gömseler bir begonyanın yanına,

Begonvillere küfretmeye devam edermişim gibi hâlâ.

Çünkü olmuyor,

İnat da bitmiyor yol da bitmiyor.

 

Doğmuyor bir çocuk dünyayı kurtarsın,

Kimse kimseyi kurtarmıyor buna sol açığımız dahil.

Sevmek bir uzun mezar da yine,

Kimse kabir azabı çekmiyor.

Soluk soluğa kalmıyoruz akşam iş çıkışlarında,

Kimse gönlüyle yürümüyor.

Kimse gönlüyle… Kimse gönlü…

Artık cümleler bile bitmiyor.

İstersen çek çıkar kendini bu dünyadan.

Yürekleriniz bilekleriniz kadar zayıf.

Aklınız almıyor bir kere vurulan bin kere nasıl ölsün.

Ben her gün bir kere daha ölüyorum,

Kimse gelip gömmüyor.

 

İstiyorsunuz ki herkes bıraktığı yerde kalsın,

Dönüp baktığımızda acı çekmeye devam eden yüzler görelim.

Kimse affolunmasın herkes pişman olsun.

Gazeteler bugün bizim destanımızı yazsın.

İstiyorsunuz ki bir kale gibi fethedilelim.

Direndikçe direnelim, kimse girmesin içeri.

En sonunda vaz geçelim, düşelim.

Biraz oyun oynayalım bir geri iki ileri.

Oysa ne çok söz vardı,

Ne çok anlatılacak hikaye.

Bir bıraksaydınız, bir bıraksaydınız…

Ağız tadıyla siktir olup gidecektik.

Ne gittik, ne kaldık, ne siz geldiniz.

Olmuyor,

Öyle başını alıp gidilmiyor.

 

Anlatacak bir şeyim kalmadı inan,

Ne savaşmak istiyorum artık ne kazanmak.

Allah var kaybetmek de istemem ama,

Korkmuyorum artık kazanmamaktan.

Tamam lan siz daha büyüksünüz,

Sizin altın dişleriniz var muhteşem güneşleriniz,

Yeri göğü sizin bu dünyanın.

İçindekiler dahil.

Bütün kırmızı ışıklarda siz geçersiniz,

Bütün düşler sizin gözünüzde görünür.

Sizsiniz lan dünyanın hakimi,

Sizsiniz, size kimse bir şey söyleyemez.

Sizsiniz her şeyi hak eden,

En güzel şiirler sizin,

Sizin en güzel şarkılar, sesler.

Sizin ne varsa güzel olan,

Bizimkiler hep çirkin.

Sizin kardeşim vallahi sizin,

En çok siz sevgilisiniz dünyaya.

En güzel şarabı siz içersiniz,

En güzel kokular sizin.

Sizin yaptığınız şakarlar güzel.

Sizsiniz her köşeden görünen.

Gökte sizsiniz yerde siz.

Sizsiniz sokaklarda yürüyen.

Tamam oğlum vallahi tamam,

Sizsiniz dünyada ne varsa siz,

Biz kimiz biz sizin gölgeniz.

Sizin varlığınız kadar varız, yokluğunuzda yokuz.

Alın karanlıklarıyla, güneşiyle,

Sevgisiyle, nefretiyle,

Öfkesiyle, ökçesiyle,

Alın neyi varsa dünyanın sunacak.

Ben benimle kalmak istiyorum,

Tabi siz müsaade ederseniz.

 

16 Ağustos 2022 Salı

Hazırsan Çıkalım

Çok bir şey istemiyoruz vallahi.

İçimiz asbest kokuyor,

Gidelim buralardan.

Benim ecza dolabımdan sen çıkıyorsun,

Hiç olmamış gömlekler söküyoruz,

Kahkahasından debiyi hesaplıyoruz,

Yaşamak bir patikaya adını veriyor,

Kimsesiz sokaklar sahipleniyoruz.

 

Çok bir şey istemiyoruz vallahi.

İçimiz rutubet kokuyor,

Gidelim buralardan.

Sanki son bir çay içsek düzeltecektik her şeyi,

Ne bileyim orta doğudaki savaşı,

Köy okullarını, ölü anneleri falan.

Çözülmüyor, bu film hiç bitmiyor,

Hep yeni senaryolar yazıyoruz.

 

Çok bir şey istemiyoruz vallahi.

İçimiz hastane kokuyor,

Gidelim buralardan.

Bardaklarımız boş sakiler öldürüyoruz,

Her bakışta leylek yuvaları ördürüyoruz,

Yeni bir delik açıyoruz duvarlarda,

Beni bölüyorlar içimden sen çıkıyor,

Yaşlanıp yavaş yavaş demimizi alıyoruz.

 

Çok bir şey istemiyoruz vallahi.

Gidelim buralardan.

9 Ağustos 2022 Salı

Münacaat

Sevgili Rabbim,

Destursuz baktığım gözlerinde ölü kız çocukları gördüğüm kadınlar var,

Yağmalar bu yokluğa düşmüş hevesler bizi.

Sen bilirsin çözer mi geç kalınmışlık üzerine yazılı sonlar tüm hikayeyi?

Doğurmak artık hiçbir annenin harcı değil.

Soluyoruz tüm gün bir gün istifra edeceğimiz ne varsa,

Kitabının en farmakofor ayeti saplanıyor da ruhuma

Yine de sabahları bugün hangi çiçek solar diye uyanıyoruz.

 

Sevgili Rabbim,

Ben dünyayı pek sevmiyorum, bu yüzden cehenneme gitmem değil mi?

Sana solmuş benizler, bezgin bir ruh ve kanser getiriyorum.

Sol göğsümüzde bir krematoryum ve bin farklı kül.

Yüksek dağlardan İbrahim’in kuşları gibi dökül.

Bir istisna yapıp içimde çöküverse çözünmüş her şey,

Bu ellerinden fazlası eder ve çaresiz kalır tutmamış kimya,

Rabbim meşrutiyet mi büyük yoksa büyük mü Britanya?

 

Sevgili Rabbim,

Çürüyoruz nasıl çürüyorsa Kabil yolunda Sovyet tankları,

Bize kontr gerillalara solcu şiirler yazmak düşüyor.

İsterse devrik bir parlamenter gibi terk ederler bu şehri,

İsterse bir padişah kızı gibi gölgelerde saklar gölgesini.

Ben katile hesap soramam o senin işin,

Değil mi ki ben kitaplara gömmüşüm beni çıplak ellerimle,

Senden başkası bilmez yorgun bir fırkateynden yapılma jiletleri.

 

Sevgili Rabbim,

Akordu tutmuyor içimizdeki orkestranın gam teline bastılar,

İster beni abad et istersen yeni bir mızrak ver vahşiye.

Biliyorum Rabbim şölen bittiğinde susmak ne büyük devadır,

Senin senaryonda yazmayan her şölen bir hevadır.

Neye yarar gökyüzü kuş yorulduğunda, düş kırıldığında?

Süt bulandığında, suç bulunduğunda, puşt vurulduğunda…

Beni azad eder misin Rabbim yeniden gök umulduğunda?

 

 

4 Temmuz 2022 Pazartesi

Bitmeden Söndürülmüş Sigaralar

Bir akşam vakti kadın oldun Esved,

Hem de devletten maaşlı bir memur tarafından.

Seni saklamayacak artık hiçbir ıslık,

Farkına varmadan ezdiğimiz karıncalar kadar bozuk attık hayata,

Yine de hatırla sıtma nöbetlerinden çıktığımız sabahları.

Budur hiç yayınlanmamış bir fotoğraf gibi kalan

Göğsümüzde kurulmuş bir arıtma tesisi gibi,

Bir ruhi enflamasyondur aşk,

Ve anlamaz ekonomistler bundan bu sadece isim benzerliği.

Bakma sen yontulmuş taşlara,

Hiçbir insana şekil veremez şekilsiz parmaklar.

Haksızlık mı bu? Ben istiyorum ki ölsün tüm benler.

Âmâya yeşil anlattım senelerce, meraklanma bunlar son demler.

 

Bir akşam vakti kadın oldun Esved,

Hem de devletten maaşlı bir memur tarafından.

Sıkışıp kaldım telaşlı bir bekleyiş içerisinde,

Boynuma bir çakı gibi doğrultuldu kalemler,

İstifra ettim bu bana unutturur birçok şeyi.

Soğuyor ısıtılmış demir parmaklıklar,

Beni bir biyolog yapıyor öfke,

Kimse kimseyi sevmiyor, kimse sevmiyor, kimse.

Şükür ki nefes almaya faiz işlemiyor,

Ve hiçbirimiz yağmurlu günlerden alacaklı değiliz,

Neyse payımıza düşen onu yer gideriz.

Haksızlık mı bu? Ben istiyorum ki ölsün tüm benler.

Âmâya yeşil anlattım senelerce, meraklanma bunlar son demler.

 

Herkesin bir temmuzu vardır,

Bu böyle gelmiş böyle gider…

23 Mayıs 2022 Pazartesi

Soğuk Bir Akşamüstü, Kırık Bir Mızıka

Sofya,

Bizi yırtık gazete küpürlerinden,

90’ların Türkiyesi’nden,

Islak kuyu duvarlarından,

Medrese-i Yusufiyye demirlerinden,

Ve en çok da gözlerimizden tanıyorlar.

Bir kerecik başını omzuma koy Sofya,

Erkek gibi ağlayalım bir kerecik,

Bir kerecik hayalin ve vehmin elinden kurtulalım,

Şeytanlar ölsün bir kerecik.

 

Beni yıldırımlı bir gecenin sabahında buldular,

Cebimden hırpalanmış kağıtlar çıktı, biraz adam olma telaşı,

Biraz öfke, biraz umut, biraz yorgunluk.

Biliyorum seni ancak ellerim verebilir bana,

Dokunsan külden bir heykel gibi devrilecek karanlık.

Ne yaptıysam beni yıldırımlı bir gecenin sabahında buldular Sofya,

Üstümde gömleğim yırtık, yüzümde bitmemiş şarkılar,

Cebimden resmin çıktı Sofya, çöplükten martılar.

Ne derlerse haklılar Sofya,

Ne derlerse haklılar.

Bölünmeli bütünler, tümden gelinmeli bu dünyada,

Biraz sohbet edip dağılmalıyız akşamları,

Var olabilmek için kıran döken insanlar olmalıyız.

Farkında mısın nutfeler artık çabuk büyüyor Sofya,

Herkesin bir tahtı var, şartı var, andı var.

Bir kerecik, bir kerecik başını omzuma koy Sofya,

Erkek gibi ağlayalım unuttuklarımız için,

Çirkine çirkin diyelim çirkin olduğu için.

 

Sofya,

Çarpışmış trenler gibi hasarlıyız,

Yıkılsa şu istinat duvarları, cebimden sen çıksan,

Israrla başım belada, bu soluduğumuz hava değil.

Bu soğumuş dünyada gözlerin bir heva değil.

Bir kerecik başını omzuma koy Sofya,

Erkek gibi ağlayalım bir kerecik.

12 Aralık 2021 Pazar

Mila moja Crna

Mila moja Crna,

Biz bu harbin ön safındaki başıbozuklarız.

Devrimler ansızın gelir.

Gece vakti düşler örtsün üstünü.

Öp beni, gidip biraz Çetnik vuracağım.

Bu çağda materyal ve kadın vücudu

Ve reklamlar ve bankalar

Ve korkular ve damgalar

Ve istinaf mahkemeleri…

Biraz da özlemek var çıkınımda.

Susmak cahile düşeydi,

Sen bir şeyler söyleyeydin,

Islanaydık bulvarlarla yağmurda,

Yetimlerin başını okşayaydık,

Gülümseyeydin kimseler görmeden.

İnsan “unutkan” demektir

Babam cennetten çıktığından beri.

Ama unutma Crna;

Kaybetmeyeceğiz bu harbi…

 

Gülümse,

Kimseler görmeden.



18 Temmuz 2021 Pazar

Referans

 Sevgilim Johann Wolfgang von Goethe der ki;

“Mevlana Celaleddin ne diyorsa haklıdır”

Gerçek insanı Allah’a götürür

Velev ki acı olsa,

Sentetik insanı Allah’tan kopartır,

İşbu sebepten kul biraz delikanlı olmalıdır,

Bu dünyayı yaşıyorsa aşık olunmuş kızlar yaşıyor,

Kalan herkes butik vitrinindeki gibi şık ama cansız.

 

Sevgilim Fyodor Dostoyevski der ki;

“Sevgi ortalar akıl vurur voleyi…”

Bu yüzdendir bu çağın bunca deliliği,

İçinde sevgi olmayan yerde akıl firaridir,

Ve hiçbir kolluk kuvveti uyandıramaz şahsı

Varsa ceza-i ehliyetin konuş güzelim

Gömleğinden 120 gram tulum peyniri,

Bir şişe su, ve bir kadın fotoğrafı çıktı gençliğimin.

 

Sevgilim Arthur Schopenhauer der ki;

“Ne gülüyorsunuz lan pişkin pişkin!”

Dün tanrı söyledi kulaklarımla duydum,

Nietzsche ölmüş,

Zaten çok korkuyordu yaşamamaktan,

Bir kız var çok güzel,

Ama birkaç ay önce otobüste selam vermedim.

Neyse konumuz bu değil.

 

Sevgilim Ernesto Che Guevara der ki;

“Diz yapmış pantolonlar giymeyin, ütülemesi zor olur.”

Mizah denen şeyin mayası fazla kabarmıyor,

Ama bu kuşlar uçmakta usta,

Ya senin motora binmişliğin bile yok yavrum

Bense kurtardım bir kere penaltıyı,

Artık bunun için birkaç kurşun hak etmişimdir,

Yalnız önce izleyeceksiniz dağlardan indiğimi.

 

Sevgilim İbn-i Haldun der ki;

“Memlekette ekonomi yok ekonomi!”

Ulan bu zenginlerinki de hayat değil be

O yüzden vuralım diyoruz arkadaşlarla,

Belki de en iyisi fırıncıları yok etmek,

Tabi yavrum açlık hayatta tutar adamı,

Hayal kırıklıkları hayal kurmamayı öğretmez mi?

Yıllar yılı bu konuşuluyor Kemeraltı’nda.

 

Sevgilim Stanley Kubrick der ki;

“Ben bu filmi izledim sonunda kız ölüyor!”

Ben seninle evleneyim diyorum bir sizinkilerle konuşsan,

Ama yavrum aynalı körük çarpmış gibi bakıyorsun yüzüme,

Ben de severim müziği eski kasetçalardan dinlemeyi,

Ama canımın içi sen hep böyle misindir?

Koşu yolunda bisiklete biner,

Yaya yolunda kornaya mı basarsın?

 

Sevgilim Necip Fazıl Kısakürek der ki;

“Ben olmazdım olmasa Nazım Hikmet Ran…”

Kumar masalarından kalkmış biri her zaman karizmatiktir,

Hz. Ömer de söyler bunu,

Bu yüzden insana bir düşman lazım en sıkısından,

Güneşin gelişini duyunca kaçar ya gece,

İçimizden biri boğuluyordu ve suya batırıyordu tuttuğunu,

Güzelim, benim kumarım burada biter…

 

Sevgilim Victor Hugo der ki;

“Kendine güvenen tek gidiş bileti alsın…”

Çok şükür hayat bana bir ehliyet verdi,

Tek sorun biraz hızlı kullanıyorum sanırım,

Ama derdim vallahi yetişmektir konvoya,

Çünkü bozulmuyor doğada pet şişeler yıllarca,

Ne yapıyım güzelim ben de böyle şeyler dert ediyorum,

Yok ki şöyle güzel bir şişe içine asit doldurayım.

 

Sevgilim Mevlana Celaleddin Rumi der ki;

“Her şey kendi aslına döner…”

Ondandır burada çok durmaz da göçersin,

Bu yüzden insanı toprağa gömersin,

Kötü gönüllü insana söversin,

Nehirsen kendini denizlere dökersin,

Sen de çok durmaz bu düğümü çözersin,

Bekledim ya, yakında dönersin.